Ana Sayfa
Sinan'a Saygı Projesi
Mimar Sinan'ın Hayatı
Mimar Sinan'ın Eserleri
Fotoğraf Galerisi
        Yeni Eklenenler
Külliye Planları
Sinan Gezi Yolları
Gezi Haritaları
Haberler / Duyurular
Gönüllü Çalışma
Projeye Destek
İletişim
ENGLISH






Asmalı'ya Karşı Toptaşı

20 Haziran 2006 Kaynak: Radikal Gazetesi

Nur Çintay A.

Pazartesi akşamüstü saatlerinde, bir yol ayrımında durmaktaydım:

a) 'Asmalı Konak'ın final bölümü için bira/cips/gofret alışverişi yapıp Bahar'ın henüz çeşitli milletlerden doktorları birbirine düşürmemiş olan hazin hastalığı sebebiyle, göz pınarlarımı zedeleyecektim.

b) Cezaevi ziyaretine gidecektim.
Siz şimdi inanmazsınız ama, aylarca sıkı bir fanatik olarak pazartesi akşamları evde kuş uçurtmayan bu kulunuz, beş-altı haftadır 'Asmalı Konak' terörüne son vermiş durumdaydı. Biraz gazozunun kaçtığını düşünmekteydi. Zeynep'le Salih muhabbetinden sıkılmış, yaz sezonunun da etkisiyle, en ufak bir açık hava planına, diziyi satmaktaydı.

Yine de final bu, boru değil. İnsan onca zaman, emek verdiği bir şeyle böyle ritüelimsi bir havada vedalaşmak isteyebilir. O yüzden E.A. son ana kadar mümkün değil inanmadı, seyretmeyeceğime.

Bir dönem yüreğimizi koyduğumuz (bakınız nasıl benimsedik terminolojiyi kısa sürede) bir işin böyle şanına yakışmaz bir sonla aramızdan çekilmesine gönlümüzün razı olmaması mıdır, yoksa alternatif davetin çekiciliği midir bilmem, 'Ben' dedim, 'cezaevi ziyaretine gidiciiiim.'

Söz konusu cezaevi daveti, Marmara Üniversitesi Güzel Sanatlar Fakültesi Dekanı Prof. Hüsamettin Koçan'dan gelmekteydi.

Üsküdar'daki Toptaşı Cezaevi, bir kültür ve sanat merkezine dönüştürülmekteydi.

Mimar Sinan'ın, yıllar içinde yaşadıkları pişmiş tavuğun dahi başına gelemeyebilecek olan bu görkemli yapısı, artık gayet pırıl projelerle karşı karşıyaydı. İşte bu civarda dönüp dolaşacak, 'Asmalı Konak' yerine Toptaşı Cezaevi olarak bilinen Valide-i Atik Külliyesi Kervansarayı ile ilgilenecektik.

Yaaa değerli okurlar, siz beni Seymen'in gözlerine bakar bakar ağlar zannederken, ben halbuki Hüsamettin Koçan'ın gözlerine bakıp gülüyordum. Çünkü öncelikle hoca, şahane bir adam. Çok eğlenceli. Müthiş hikâyeler anlatıyor, hiç öyle sıkıcı entellik yapmıyor, öğrencilerinden aşkla bahsediyor.

Proje ise hakikaten çok esaslı. İnsanı heyecanlandırıyor.

Şimdi bu noktada minik bir tarih parantezi açalım:
Toptaşı Cezaevi olarak anılan Valide-i Atik Külliyesi Kervansarayı, 16. yüzyılda Nurbanu Sultan tarafından Mimar Sinan'a yaptırılmış. Kimdir bu kadıncağız derseniz, asıl adı Cecilia Venier Baffo imiş. 1525 ile 1583 yılları arasında yaşamış. 2. Selim'in hareminde önce gözde, sonra birinci kadın olmuş. Tarafımızdan esir alındığında 12 yaşında bir çıtırmış. Ya da bebek mi demeli? İstanbul'a getirilerek Topkapı Sarayı'na satılmış. Şehzade Selim'in haremine seçilince Nurbanu adını almış. Sonraki hayatı boyunca da saray çevrelerinde büyük saygı görmüş. Bereketli kadınmış; 4 adet erkek çocuk yapmış. İlk oğlu, da sonradan 3. Murat olan zatmış.

İşte bu Nurbanu Sultan'mış, Mimar Sinan'a söz konusu eserini yaptıran.

Yapı, yıllar içinde çok çeşitli amaçlara hizmet etmiş. Şöyle bir savrulma durumu var:
Önce bir dönem hastaların tedavisi için hayır kurumu olarak kullanılmış. 1865'te İstanbul'da görülen kolera salgını sırasında hastane olmuş. Sonra eski depoya dönüştürülmüş. 1873'te ise akıl hastanesi olarak hizmet vermeye başlamış. Hastane Bakırköy'e taşınınca, burası boş kalmış. 1935'te Gümrük ve Tekel Bakanlığı tarafından tütün bakım atölyesi olarak kullanılmaya başlamış. 1978'de Vakıflar Genel Müdürlüğü'ne devredilmiş.

Bu tarih itibarıyla, yapının Dar-ül Hadis bölümü cezaevine dönüştürülmüş. Aşhane, tabhane ve kervansaray bölümleri ise meslek lisesi olmuş. Sonra da imam hatip lisesi.

En son, artık gerçekten ağlanacak derecede viran durumdaymış. Ki tinerci çocukların yerleştiği odayı gördük; tam enstalasyondu.

Tarihte neler neler görmüş ve sonunda perişan düşmüş bu yapı, işte şimdi Marmara Üniversitesi Güzel Sanatlar Fakültesi'ne verilmiş durumda. Ve de bir kültür sanat merkezi olma yolunda.

4 Haziran'da başlayan ve 27 Haziran'a kadar da sürecek olan Marmara Üniversitesi 3. Uluslararası Öğrenci Trienali'ne ev sahipliği yapan mekânlardan biri. Ve de o eski dokuyla, çağdaş tasarımlar tahmin edersiniz ki çok çarpıcı bir tezat oluşturuyor.

Ben girişteki tedirgin edici gözü, ha bire dönen ipi, avluda asılı seramik balonları çok beğendim. Ama esas olarak, böyle bitmiş gitmiş bir şahane yapıyı tekrar kazanma fikrine bayıldım.

Ciddi zaman, ciddi emek ve ciddi para gerektiren işler bunlar. Ama umarım her şey tıkır tıkır gider ve bu hüzünlü cezaevi, bomba gibi bir sanat Mekke'sine dönüşür.

Diğer haberler

© 2006 Sinan'a Saygı. Her hakkı saklıdır. [Çekül Vakfı] [Tarihi Kentler Birliği]